15 Ağustos 2017 Salı

Hayatımızda Önemli Olan Ne Çok Şey Var





Hayatımızda önemli olan ne çok şey vardır. Yaşımıza, bulunduğumuz koşullara, zamana göre sürekli değişir. Önem sırası hepimize göre farklılıklar gösterirken, bazı temel konular hepimiz için değerlidir.

Acaba sizin hayatınızda en önemli şeyler neler?

İşiniz mi? kariyeriniz mi? Rahat bir Yaşam sürdürebilmek için çalışmak zorunda olabiliriz. Tembelliğe asla dayanamayan birisi olarak diyorum ki iş, kariyer aileden önemli değil. Bugün gözlerinizi yumsanız, bir kaç gün sonra tırnaklarınızla kazıdığınız kariyer basamağı bir başkası tarafından doldurulur. Ama ailenizde yarattığınız o boşluk doldurulamaz. Bazı şeyler vardır asla geri alamaz, o günleri bir daha geri getiremeyiz. İlk adım atışlar, ilk gülüşler, mezuniyet törenleri, bayram günleri... Her çocuğun anne, babasına ihtiyacı olduğu gibi, her anne, babanın da kaç yaşında olursa olsun çocuklarına ihtiyacı vardır. Önemli olan zamanı iyi yöneterek, geçirilen vakitleri kaliteli kılabilmektir.



Sağlık mı? Bize sunulan iki nimet var. İş işten geçtikten sonra değerini anladığımız, yitip gidene kadar farkında olmadığımız.. biri zaman, biri sağlık. Hayatta önemli olan her şey için sağlığa ihtiyacımız var. Sağlık olmadıktan sonra, dünyanın tüm malı bizim olsa ne anlamı var. Her işin başı sağlık diye boşuna denmemiş. Benim için en önemli şey ailem ise, onların bana ihtiyaçları olduğu her zaman yanlarında olabilmek için sağlıklı olmalıyım.

Mutlu olmak mı? İnanın bana hiçbir çocuk kendisine çok fazla oyuncaklar alan ama kendi ile yeteri kadar vakit geçirmeyen bir anne, baba ile mutlu olamaz. Çocuğunuzun gülümsemesinden, daha fazla sizi ne mutlu edebilir ki?

Dostlarınız mı? Eğer dostlarınız varsa zaten onları siz seçmişsinizdir. Artık onlar ailenizden birileri gibi olmuştur. Ne mutlu size ailenizi genişletmiş, dostlar edinmişsiniz.

Huzur mu? Bir çoğumuz iyi dilek temennilerinde bulunduğumuzda, sağlıklı, mutlu, huzurlu diye bağlarız cümlelerimizi. Peki nedir? huzur, tanımlamak ne kadar zor. Kimine göre evlat kokusu, kimine göre bir doğa manzarası, kimine göre bahçesindeki çiçeklerin kokusu, kimine göre kuş sesleri, kimine göre aç bir insana bir tabak çorba ikram etmek. Bana göre vicdanım....

Para mı? Bir gülümsemeyi, dostlarınızı, sevgiyi, saygıyı, barışı, özgürlüğü, huzuru.....  para ile satın alabilir misiniz? Durun hemen, her şey para ile olur demeyin. Evet para hayatın bir gerçeği, olmazsa olmazlarımızdandır. İstediğiniz yiyecekleri alın, sağlığınız yoksa, yiyemedikten sonra neye yarar. İstediğiniz eğlenceyi satın alın, dostlarınız yoksa, yalnız eğlenemezsiniz. İstediğiniz arabayı satın alın, aileniz yanınızda olmadıktan sonra gezemezsiniz. İstediğiniz evi satın alın, içinde huzur yoksa mutlu olamazsınız.

Hayatımızda en önemli şeyin aile ve sağlık olduğunu düşünenlerdenim. Neden mi?
Hikayemizi okuyalım.

Adam, telaşlı, öfkeli bir halde hanımına bağırıp, çağırıyordu. Babalarının sesini duyan iki çocuk ise yataklarından kalkıp salona gelmişti. Babalarının öfkesini görünce, korkmuş, sinmiş halde birer koltukta sessizce oturup kalmıştı. Adam, çocuklara, hanımın üzüntüsüne aldırmadan söylenip duruyordu:

-Söyledim değil mi, söyledim. Bu gün toplantı olduğunu, açık mavi gömleği ütülemeni söyledim. “Kahverengi gömlekle gidiversen nolur! muş. Bugün sunum yapacağım, karamsar bir görüntü mü vereyim, dinleyenlerin içi kararsın, bu da projeye verecekleri oyu etkilesin! Bunu mu istiyorsun?

-Tamam bey, bitti işte.

Adam açık mavi gömleği hışımla aldı;

-Bitti, tabi bitti ama ben geç kaldıktan sonra bitmiş neye yarar.

Hanımı çocukların korkmuş yüzlerine baktıktan sonra, yine eşini sakinleştirmeye çabaladı;

-Dün bundan da geç çıkmıştın, vakit var, yetişirsin.

-Anlamıyor ki, anlamıyor ki. Bu gün sunumu ben yapacağım. Herkesten önce gitmeliyim ki, gelecek önemli konuklara ‘Hoş geldin’ demeliyim.

Adam bir sürü söz daha söylenerek, bağırarak çıktı, arabasını çalıştırıp uzaklaştı. Hanımı, direksiyon başında da öfke saçan eşinin halinden endişelendi, “Bir kaza yapmasa bari”.. Eşi uzaklaşınca, çocuklarının yanına gidip sarıldı, rahatlatmaya çalıştı.

-Madem erkenden kalktınız, hemen size sultanlara layık bir kahvaltı hazırlayıp getireceğim.

Mutfağa geçti, zihnindeki huzursuzluğu dağıtmak için hemen neşeli müzikler çalan bir radyoyu açtı. Ocağa haşlamak için yumurta koydu, cezvede süt ısıtmaya başladı. Masaya zeytin, peynir, reçel koymayı da ihmal etmedi. Biraz sonra çocuklarına seslendi

-Kahvaltınız hazııır!

Çocuklar kahvaltıya otururken, radyoda müziğin birden kesilmesi dikkatini çekti.Son dakika haberi anonsuyla, radyonun sesini biraz daha açtı. Radyo’da zincirleme bir kaza haberi vardı. Ayrıntılarla biraz sonra birlikte olacağız demişti spiker ama kazanın yerini söylediği andan itibaren o sandalyesine yığılıp kalmıştı. Spikerin bahsettiği kaza yeri, kocasının her gün işe giderken geçtiği dörtlü kavşaktı. Eşinin bu kavşaktaki trafikten şikayetçi olduğunu, her sabah yoğun bir trafik olduğunu söyleyişi aklına geldi. “Geç kaldım diye acele edip acaba o da” Aklına gelen düşünce içini daha da yaktı, hemen ayağa kalktı.

-Çocuklar, unutmayın ocağa yaklaşmak yasak. Kahvaltınızı yapıp salona geçin, oynayın. Benim acil bir yere uğramam gerek, kapıyı da kimseye açmayın tamam mı?

Sokağa çıkmak için üzerine bir şeyler aldı, cebine de bir taksi parası aldı. Kapıya yöneldiğinde kocasının bu kazada ölmüş olabileceği endişesiyle kabaran yüreğine daha fazla dayanamayıp, ağlamaya başlamıştı. Göz yaşlarını çocukları görmesin diye, açık olan mutfak kapısına sırtını dönmeye özen gösteriyordu. İçindeki acının kocasının ölmüş olma ihtimali kadar, giderken kendisini kırması ve çocuklarının önünde bağırıp çağırmasından da kaynaklandığını anladı. Oysa her zaman böyle öfkeli değildi.

-Eğer ölürse, çocuklarım babalarını, son gördükleri haliyle mi hatırlayacak? Kalp kıran, öfkeli bir baba olarak mı kalacak akıllarında?

Kapıdan çıkarken, çocuklarına bir kez daha seslenecekti ama artık akan göz yaşları saklanamayacak haldeydi. Hemen kapıyı açıp dışarı çıkmak için hamle yaptı ama karşısında kapıya doğru adım atmakta olan kocası vardı. Adam, bir an karısının ıslak yanaklarına baktı; “Haberleri mi dinledin?” diye sordu. Hanımı, konuşamadan sadece başıyla onayladı. Adam, önce sarıldı, sonra eşinin yanaklarını sildi. Hanımı zorlukla sordu;

-Hani önemli bir toplantına geç kalmıştın, niye döndün?

-Kaza benim hemen yakınımda oldu. O anda toplantıdan daha önemli bir şeyi unuttuğumu hatırladım. Eğer o kazada ölseydim”

O anda çocuklar da yanlarına gelmiş, babalarının yine öfkeli olabileceğini düşünerek, annelerinin yanında durmuştu. Adam, bütün içten, samimi gülümsemesiyle çocuklarını yanına çağırdı, boyunlarına sarıldı, yanaklarından öptü.

-Ben bu gün büyük bir hata yaptım ve evden çıkarken, sizleri ne kadar sevdiğimi söylemeyi unuttum. Böyle önemli bir şey unutulur mu hiç. Ne yapalım, ben de geri döndüm.

Ne zaman öleceğimizi,başımıza ne geleceğini hiç bir zaman bilemeyiz.
Bu yüzden sevdiğiniz insanlarla ayrılırken hep güzel hatırlanacağınız bir şekilde vedalaşın.
Bazı şeylerin telafisi için fırsatınız olmayabilir bir daha...



                                                                                            İLKNUR HAN

Ana Sayfa


Hikaye Alıntıdır.

1 yorum:

  1. Hikayeyi severek okudum, sonuçta çıkan ders de oldukça önemli.
    Yukarıdaki sorularınız var ya, benim cevabım "Huzur." Huzur olmayınca hiç bir şeyin anlamı kalmıyor, sağlık da dahil bunların içine. Huzur sihirli bir kelime, veya ben öyle addediyorum bilmiyorum.
    Kaleminize sağlık. :)

    YanıtlaSil